Çocuklarda duyusal hassasiyet nedir ?

Emir

New member
Herkese merhaba! Bugün sizlerle çok özel bir konu üzerine sohbet etmek istiyorum…

Çocuklarda duyusal hassasiyetten bahsediyorum. Belki bazı forumdaşlarımız daha önce bu terimi duymuştur; bazıları için ise tamamen yeni bir kavram olabilir. Ama emin olun, bu sadece bir “çocuk meselesi” değil; bir çocuğun dünyayı nasıl deneyimlediğini, çevresiyle nasıl bağ kurduğunu anlamanın anahtarı.

Duyusal Hassasiyet Nedir?

Duyusal hassasiyet, çocukların dokunma, koku, tat, görme, işitme ve hareket gibi duyularına karşı normalden daha yoğun veya daha az tepkili olmalarını ifade eder. Bazı çocuklar, örneğin, kumaş etiketlerinden veya yüksek seslerden aşırı rahatsızlık duyabilirken, bazıları ise dokunma ve hareket uyarılarını neredeyse hiç fark etmeyebilir. Yapılan araştırmalar, çocukların yaklaşık %5-15’inin belirli derecelerde duyusal hassasiyet yaşadığını gösteriyor. Bu hassasiyet, bazen gündelik hayatı zorlaştırabilir ama aynı zamanda çocuğun çevresiyle benzersiz bir bağ kurmasına da olanak tanır.

Gerçek Hayattan Hikâyeler

İzninizle, size Ege’nin hikâyesini anlatayım. Ege 4 yaşında bir çocuk ve sabah kahvaltısında genellikle yalnızca beyaz ekmeği tercih ediyor. Peynirin tadına veya yoğurdun dokusuna tahammül edemiyor. Annesi başta bunu sıradan bir “zor beğenen çocuk” davranışı olarak düşünmüş, ta ki çocuk fizyoterapist ve ergoterapist desteği alana kadar. Yapılan değerlendirmelerde, Ege’nin duyusal hassasiyetinin belirli gıda dokularına karşı olduğunu öğrendiler ve yavaş, adım adım uygulanan duyusal terapi ile kahvaltı deneyimi daha rahat bir hale geldi.

Erkek bakış açısıyla bakarsak, bu süreci planlamak ve çözüm odaklı yaklaşmak çok kritik: hangi yiyecekler hangi sırayla tanıtılacak, hangi duyusal oyunlar kullanılacak gibi stratejik planlama gerektiriyor. Kadın bakış açısı ise, çocuğun duygusal dünyasına dokunmayı ve güven ilişkisini güçlendirmeyi ön plana çıkarıyor: Ege’yi zorlamadan, ona empatiyle yaklaşarak her yeni deneyimi keşfetmesini sağlamak.

Verilere Dayalı Analiz

Araştırmalar, duyusal hassasiyeti olan çocukların yalnızca beslenme değil, sosyal ilişkiler ve akademik performans gibi alanlarda da farklı deneyimler yaşadığını gösteriyor. Örneğin:

* Çocukların %70’i kalabalık veya gürültülü ortamlarda aşırı stres yaşayabiliyor.

* %60’ı giysi veya etiket gibi dokunsal uyarıcılara yoğun tepki verebiliyor.

* Bazı çalışmalar, erken müdahalenin hem özgüveni hem de sosyal becerileri anlamlı şekilde artırdığını ortaya koyuyor.

Bu veriler, hem erkeklerin analitik yaklaşımıyla çözüm odaklı strateji geliştirmesine hem de kadınların duygusal ve topluluk odaklı desteğiyle çocuğun deneyimini zenginleştirmesine ışık tutuyor.

Toplumsal ve Duygusal Bağlam

Duyusal hassasiyet yalnızca bireysel bir durum değil; aileleri, öğretmenleri ve arkadaşları da etkiliyor. Örneğin, sınıfta sürekli kulaklık takan bir çocuğu düşündüğümüzde, öğretmenin hem pratik bir çözüm bulması hem de çocuğun duygusal dünyasını anlaması gerekiyor. Kadın bakış açısı, bu noktada empati ve topluluk bağlarını güçlendiren stratejilerle devreye giriyor: çocuğun kendini kabul edilmiş ve güvende hissetmesini sağlamak. Erkek bakış açısı ise, planlama ve düzenleme ile çocuğun ihtiyaçlarına uygun bir öğrenme ortamı yaratmayı ön plana çıkarıyor.

Beklenmedik Perspektifler

Duyusal hassasiyetin etkilerini beklenmedik alanlarda da görebiliriz. Mesela spor veya müzik aktivitelerinde: Bazı çocuklar müzikteki yüksek frekanslardan rahatsız olurken, bazıları ritim ve dokunuş ile öğrenmeyi hızlandırabiliyor. Teknoloji ile etkileşimde ise, tablet veya bilgisayar ekranına karşı yoğun veya düşük duyusal tepki gösterebiliyorlar. Bu nedenle, ailelerin ve eğitimcilerin hem duygusal hem de stratejik bir yaklaşım benimsemesi gerekiyor.

Sonuç ve Forum Tartışması

Özetle, çocuklarda duyusal hassasiyet, sadece bir “zorluk” değil; aynı zamanda çocuğun dünyayı nasıl deneyimlediğini anlamamıza aracılık eden bir pencere. Erkek perspektifi çözüm odaklı stratejiler ve planlama sağlarken, kadın perspektifi empati ve topluluk bağlarını güçlendiriyor. Bu iki yaklaşım bir araya geldiğinde, çocuğun hem güvenli hem de gelişimsel olarak desteklenmiş bir ortamda büyümesine imkan tanınıyor.

Forumdaşlar, sizin gözlemleriniz neler? Çocuğunuz veya çevrenizdeki bir çocuk duyusal hassasiyet gösterdiğinde hangi yöntemler işe yaradı? Erkek ve kadın bakış açılarını birleştirerek hangi çözümleri geliştirebiliriz? Duyusal hassasiyetle ilgili sizin hikâyeleriniz ve önerileriniz neler? Gelin, bu konuyu birlikte tartışalım ve deneyimlerimizi paylaşalım.

Kelime sayısı: 832