Ey Ömür Nasıl Geçersen Geç ?

Aylin

New member
Ey Ömür, Nasıl Geçersen Geç? Bir Hikâyenin Kalbinden…

Selam dostlar 🌙

Bugün sizlerle biraz içimi dökmek istiyorum. Hani bazı geceler vardır ya…

Sessiz, biraz hüzünlü ama garip bir şekilde huzurlu. Elinde bir çay, ekran başında düşünürsün:

“Yahu, ey ömür… sen nasıl geçtin böyle?”

Ben de tam o ruh halindeyken size bir hikâye getirdim. Belki hepimizin içinde biraz var ondan.

Bir adam, bir kadın, ve ikisinin arasında geçen yılların ağırlığıyla yazılmış bir hikâye…

1. Bölüm: Ali – Hayatı Çözmek İsteyen Adam

Ali, otuzlarının sonuna yaklaşırken hâlâ her şeyin “bir çözümü olduğuna” inananlardandı.

Ona göre hayat bir satranç tahtasıydı; her hamle dikkatli olmalı, her karar planlı verilmeliydi.

“Duygular mı? Onlar kararı bulandırır, akıl gerekir akıl!” derdi hep.

Bir gün, yıllardır görüşmediği lise arkadaşı Zeynep’le karşılaştı.

Bir parkta, solmuş yaprakların arasında.

Zeynep, elinde kahvesiyle gülümserken sordu:

“Ne haber Ali? Hayat nasıl gidiyor?”

Ali biraz düşündü, sonra o klasik erkek cümlesini kurdu:

“İdare ediyoruz işte, sistem çalışıyor.”

Sistem…

Sanki hayat bir makineymiş gibi.

Oysa Zeynep’in gözlerinde yılların yorgunluğu, kalbinde sessiz bir melodi vardı.

2. Bölüm: Zeynep – Kalpten Anlayan Kadın

Zeynep için hayat bir satranç oyunu değil, bir şiirdi.

Bazı dizeleri anlamsızdı, bazıları yanlıştı belki ama bütünü güzeldi.

Kaybettiği dostluklar, yarım kalmış umutlar, hepsi birer dizeydi onun için.

Ali’nin “sistem çalışıyor” cümlesine içten bir gülümsemeyle cevap verdi:

“Bazen sistemin bozulması gerekir Ali, yoksa kalp devreye giremez.”

Ali bir an sustu. O kadar basit bir cümleydi ama içini garip bir sessizlik kapladı.

Sanki yıllardır duymadığı bir melodiyi duymuş gibi hissetti.

O günden sonra arada buluştular.

Ali, işten çıkıp Zeynep’e uğrardı; o da her defasında iki kahveyle gelirdi.

Birinde sade, diğerinde bol süt.

Ali’ninki her zamanki gibi sadeydi, planlı, düz, risksiz.

Zeynep’inki ise karışıktı, biraz sütlü, biraz tatlı, biraz karmaşık… tam hayat gibi.

3. Bölüm: Erkek Mantığı, Kadın Kalbi

Bir akşamüstü, Ali dertliydi.

“Zeynep, ne kadar çabalasam da sanki bir şeyler eksik. Plan yapıyorum, çalışıyorum ama… hep bir boşluk var.”

Zeynep çayından bir yudum aldı, gözlerini uzaklara dikti:

“Boşluk değil o Ali, hissetmemek. Hayatı sadece çözmeye çalışıyorsun, yaşamıyorsun.”

Ali güldü:

“Yaşamak mı? Benim için yaşamak, günü verimli geçirmek demek. Hedefe ulaşmak, sistemi korumak.”

Zeynep’in dudakları titredi:

“Benim için yaşamak, bazen hedefi şaşırmak demek. Çünkü yanlış yolda da güzel şeyler oluyor.”

O an Ali’nin içinden geçenleri kimse bilmezdi ama yüzündeki gülümseme kayboldu.

Zeynep, onun buz gibi aklının içindeki çatlağı fark etmişti.

4. Bölüm: Yıllar Geçtiğinde…

Yıllar birbirini kovaladı.

Ali, işinde yükseldi. Hedeflerine ulaştı. Ev, araba, unvan… her şey yerli yerindeydi.

Ama bir akşam, masasının üstünde soğumuş bir kahveyle baş başa kaldığında fark etti:

Zeynep yoktu.

Ne mesaj, ne ses, ne bir iz.

Bir gün tesadüfen bir davet aldı:

“Zeynep’in sergisi – Ey Ömür, Nasıl Geçersen Geç?”

Gitti.

Salonun ortasında Zeynep’in resimleri vardı:

Birinde denize bakan bir kadın,

birinde yağmurda yürüyen bir adam,

birinde ise sadece bir kahve bardağı…

Altında şu cümle yazıyordu:

“Hayatı planlarken yaşanacak anı kaçırdık.”

Ali o an dizlerinin üstüne çökecek gibi oldu.

Her şey anlam kazandı: kahveler, konuşmalar, sessizlikler.

O “boşluk” dediği şey aslında Zeynep’in yokluğuydu.

5. Bölüm: Zamanın Sessiz Cevabı

Sergiden çıktıktan sonra yağmur başladı.

Ali yürümeye devam etti.

Telefonunu açtı, eski mesajlarına baktı.

Son mesajında Zeynep şöyle yazmıştı:

“Ey ömür, nasıl geçersen geç… ama bir gün dönüp bakınca, keşke dememek lazım.”

Ali o gün ilk defa plan yapmadı.

Bir taksiye binmedi, şemsiye açmadı.

Sadece yürüdü.

Yağmur yüzüne vururken mırıldandı:

“Keşke dememek… işte en zor sınav.”

6. Bölüm: Forumun Kalbine Dokunan Sözler

Dostlar, belki hepimiz biraz Ali’yiz.

Hayatı çözmeye, anlamlandırmaya, her şeyi bir plana sığdırmaya çalışıyoruz.

Ama bazen bir Zeynep çıkıyor karşımıza; duygusuyla, empatisiyle, bizi durduruyor.

“Bir nefes al” diyor.

“Bir anı yaşa.”

Ey ömür… nasıl geçersen geç.

Ama sevmeden, hissetmeden, gülmeden geçme.

Bir planın olsun ama içinde kahkaha da olsun, bir hedefin olsun ama içinde kalp de atsın.

Forumdaşlara Soruyorum:

Siz hiç “keşke” dediniz mi?

Bir plan uğruna bir duyguyu kaçırdınız mı?

Yoksa Zeynep gibi, “boşlukları da yaşamın bir parçası” olarak mı gördünüz?

Anlatın dostlar,

Bugün biraz iç dökelim…

Belki de hep birlikte deriz sonunda:

“Ey ömür, nasıl geçersen geç… ama iyi ki geçmişsin.” 🌹