Hakim Bakış Açısı Kaçıncı Ağızdan Anlatılır ?

Aylin

New member
Hakim Bakış Açısı Kaçıncı Ağızdan Anlatılır? Farklı Yaklaşımların Buluştuğu Bir Forum Tartışması

Selam forumdaşlar,

Bu başlığı açmamın nedeni uzun zamandır dikkatimi çeken bir konu: Hakim bakış açısı kaçıncı ağızdan anlatılır?

Kimimiz “üçüncü tekil şahıs anlatımıdır” diyip geçiyor, kimimiz “ama yazarın her şeyi bilmesi anlatımı değiştirir” diye ekliyor. Ben de farklı açılardan düşünmeyi seven biri olarak bu meseleyi biraz eşeleyelim istedim. Hem teknik açıdan hem de duygusal, toplumsal ve hatta cinsiyet temelli algı farklarını konuşalım. Sonuçta dilin gücü sadece kelimelerde değil, anlatanı nasıl konumlandırdığımızda da gizli, değil mi?

Erkeklerin Objektif ve Veri Odaklı Yaklaşımı

Birçok erkek kullanıcı bu soruya oldukça net bir şekilde cevap veriyor:

> “Hakim bakış açısı üçüncü tekil şahıs anlatımıdır. Nokta.”

Onlar için mesele gramerin, edebiyat teorisinin sınırları içinde tanımlı. Bu bakış açısına göre, anlatıcı metnin dışında durur, karakterlerin duygu ve düşüncelerini bilir, ama kendi varlığını hissettirmez.

Erkek forumdaşların çoğu, bu konuyu kural ve tanım üzerinden ele alıyor:

- “Yazar her şeyi bilir ama tarafsızdır.”

- “Hakim bakış açısı anlatıcıyı metinden ayırır.”

- “Bu anlatım biçimi, olaya dışarıdan bakan tanrısal bir göz gibidir.”

Bu yorumlarda nesnellik ve sistematik düşünme öne çıkıyor.

Yani, mesele duygusal değil, yapısal bir konudur. Erkek forumdaşlar için “kaçıncı ağızdan anlatılır?” sorusu bir anlamda teknik bir denklem gibidir:

“Anlatıcı = 3. tekil şahıs + her şeyi bilme yetisi.”

Ancak burada gözden kaçan bir detay var: Bu yaklaşım, yazarın niyetini, karakterlerin duygusal evrenini ya da okur üzerindeki etkiyi ikinci plana atıyor. Çünkü onlar için dil, bir iletişim aracı değil, bir sistemdir.

Kadınların Duygusal ve Toplumsal Etkiler Odaklı Bakışı

Kadın kullanıcılar ise aynı soruya daha sezgisel ve duygusal bir yerden yaklaşıyor.

“Evet, teknik olarak üçüncü tekil şahıs ama anlatıcının ruhu da metne yansır,” diyen çok fazla yorum görüyorum.

Onlara göre hakim bakış açısı sadece bir “dil biçimi” değil; aynı zamanda yazarın tanrısal gözle dünyaya bakışını gösterir.

Bir kadın forumdaş şöyle yazmıştı:

> “Hakim anlatıcı sadece karakterleri bilmez, onları yargılar ya da korur da. O yüzden yazarın duygusu gizlenemez.”

Bu cümle bana şunu düşündürttü:

Kadınlar için dil, bir “yapı” değil, bir yansıma alanı. Yani anlatıcı ne kadar tarafsız görünse de, onun diliyle seçtiği sözcükler, vurguladığı olaylar ve sessiz bıraktığı duygular bir tür duygusal iz bırakıyor.

Toplumsal olarak da bu yaklaşımın bir anlamı var. Kadınlar tarih boyunca “görülmeyen göz” olarak temsil edilmiş; bu yüzden bir anlatıcının her şeyi görebilmesi onlara hem güç hem de sorgu hissi veriyor.

Bazı kadın forumdaşlar, hakim bakış açısını bir tür “kadın yazarın görünmeyen sesi” olarak yorumluyor:

“Anlatıcı her şeyi biliyor ama yine de bir şeyleri gizliyor; tıpkı toplumda kadınların bildiği ama söyleyemediği şeyler gibi.”

Teknik Gerçek: Hakim Bakış Açısı Nedir, Kaçıncı Ağızdan Anlatılır?

Biraz teknik konuşalım.

Hakim (ya da tanrısal) bakış açısı, üçüncü tekil şahıs anlatımıyla kurulur. Yani anlatıcı “ben” ya da “biz” demez; “o”, “onlar” der.

Ama fark şu ki, bu anlatıcı sadece olayı anlatmaz, karakterlerin zihinlerine, geçmişine, geleceğine, hatta gizledikleri duygulara kadar her şeyi bilir.

Kısaca:

- Anlatıcı metnin dışında durur, ama her şeyin içindedir.

- Zaman ve mekân sınırlarını aşabilir.

- Karakterlerin bilmediğini bilir.

- Gerektiğinde yorum yapar, gerektiğinde sessiz kalır.

Bu nedenle bazı edebiyatçılar, hakim anlatıcının “tanrısal” olmasının aslında bir otorite göstergesi olduğunu savunur.

Yani anlatıcı sadece üçüncü ağız değildir, aynı zamanda “metni yöneten güç”tür.

Cinsiyet ve Anlatıcı Algısı: Neden Farklı Görüyoruz?

Bu noktada, erkeklerin ve kadınların konuya yaklaşımı arasındaki fark aslında bir tür edebiyat psikolojisini yansıtıyor.

Erkek forumdaşlar anlatıcıyı “tanrısal göz” olarak, yani düzeni ve kontrolü temsil eden bir figür olarak görürken, kadın forumdaşlar aynı anlatıcıyı “duygusal sezgi” ve “gizli ses” olarak yorumluyor.

Belki de bu farkın nedeni, dilin toplumsal rollerle olan ilişkisi.

Erkekler için bilmek, kontrol etmekle eşdeğer.

Kadınlar için bilmek, anlamak ve hissetmekle eşdeğer.

Dolayısıyla aynı teknik tanım, farklı duygusal anlamlar kazanıyor.

Bir erkek yazar için “hakim anlatıcı” metni düzenleyen akıldır.

Bir kadın yazar için ise “hakim anlatıcı” metne yön veren kalptir.

Forum Topluluğuna Sorular

Peki, siz ne düşünüyorsunuz arkadaşlar?

- Sizce hakim bakış açısı sadece üçüncü tekil şahısla mı sınırlıdır, yoksa bazen birinci ağızda da “hakim” bir ton yakalanabilir mi?

- Anlatıcının tarafsız olması sizce gerçekten mümkün mü, yoksa her anlatı biraz yazarın kalbinden mi geçer?

- Kadın yazarların kullandığı hakim anlatıcı ile erkek yazarlarınki arasında fark hissediyor musunuz?

- Sizce “her şeyi bilen anlatıcı” günümüz postmodern edebiyatında hâlâ geçerli mi, yoksa artık “bilmemeyi” tercih eden anlatıcılar mı daha güçlü?

Sonuç: Bilmek mi, Hissetmek mi?

Hakim bakış açısı teknik olarak üçüncü ağızdan anlatılır; bu edebiyatın temel kuralıdır.

Ama mesele sadece dilbilgisel bir tanım değil.

Anlatıcının “her şeyi bilmesi” aslında yazarın dünyayı nasıl gördüğünü gösterir.

Belki de bu yüzden erkek yazarların anlatıcıları düzen kurar, kadın yazarların anlatıcıları ise düzenin ardındaki duyguyu bulur.

Birinde bilginin otoritesi, diğerinde sezginin gücü vardır.

Sonuçta, “kaçıncı ağızdan anlatılır” sorusu sadece dilbilgisel değil, insanın dünyayı hangi gözle gördüğüyle ilgilidir.

Peki forumdaşlar, siz hangi taraftasınız?

Anlatıcı sizin için bir tanrı mı, yoksa bir insanın iç sesi mi?